14 Mayıs Anneler Günü. Bize yaşamayı bahşeden, sevgisi, desteği ve özverisiyle kendimizi gerçekleştirme sürecimize destek olan en özel değerlerimiz. Bu özel gün için çok değerli İş İnsanı Ahu Aysal ile günün anlamına ve kendi hayatında kızlarına dair anıları üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kıymetli Ahu Aysal’a bu değerli sohbet için buradan tekrar teşekkürlerimi iletirken, sizlere de keyifli okumalar diliyorum.
Ahu Hanım, annelik çok özel bir kavram. İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz?
Gerçekten tarifi imkansız, yaşanması gereken, bambaşka bir duygu. Birisine can vermek tarifsiz bir his. O andan itibaren insana kendine daha iyi bakma kuvveti geliyor. İşte bu doğanın gücü. Bu yüzden annelik hakikaten Allah’ın verdiği bir hediye.
Anne olmak birçok rolü beraberinde getiriyor. Bunlardan bir tanesi de çocukları geleceğe hazırlamak. Siz bunun için nasıl bir yol izlediniz?
Çocuğu geleceğe hazırlamak diye bir kavram olamaz aslında. Onun geleceği karakteridir, sağlıklı olmasıdır. Çünkü benim hazırladığım bir gelecek ona uymayabilir. Tabiki ona bir kültür verebilirim. Ama işin geri kalan kısmı onun kimliğiyle, kişiliğiyle şekillenecektir. Ona ait olan kimlik ve kişilik onun yolunu açacaktır.
Sizin annenizden aldığınız en temel öğüt neydi?
Sevgi. Ailemizde sevgi kavramı dinimizdir.
Günümüzde anne-çocuk ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bana göre herşey yanlış. Tabi bu bana göre, tamamen benim düşüncem. Şöyle yanlışlar olabiliyor. İnsanların hem kendi hem de evlatlarına dair kararlarda çevrelerindekileri veya komşularını baz olması, çocuklara onlara göre yetiştirmeleri. Aslında bu elalemin referans alınması demek. Başkaların yaşamlarına göre yönlendirmeler veya tercihler yapılması. Komşunun çocuğu o okula gidiyor diye oraya göndermek, başkalarına bakmak. Bak Ahmetlerin çocuğu şuraya gidiyor, biz de oraya gönderelim. Esas önemli olan senin çocuğunun neye ihtiyacı var? Çocuğu tanımak, bilmek, özelliklerini keşfetmek ve kendisini de keşfetmesine yol açmak esas önemli olan.
Kızlarınızla en çok neler yapmaktan keyif alırsınız?
Biraraya gelip sohbet etmeyi, birbirimize dokunmayı, paylaşmayı çok severiz. Biz aslında üçümüz beraber büyüdük diyebilirim. Hiç ayrılmadan büyüdük. Babamız çok çalışıyordu.
En unutamadığınız anılarınız neler?
Birgün büyük kızımla vapurdan çıkıyorduk. O zamanlar 9 aylıktı. Bir anda aniden öndeki kadının eşarbını kapmıştı. O anı unutmuyorum.
Birde Maçka’da oturduk 30 sene. Kızlarım Fransızca konuşur ve düşünürler. Küçük kızım 2,5 yaşındaydı o zaman. Birgün acayip bir lisan konuşmaya başladı ama hiç anlamıyoruz ne olduğunu. Sonra sorduk, “Sen nece konuluyorsun?” diye. O da Almanca dedi. Bu da anılarımdadır. Çok gülmüştük.
Kızlarım hep Türkiye aşığı oldular. Hatta bir keresinde küçük kızım 3 yaşlarındaydı. Hilton’dayız, havuza giriyoruz. O da oradaki çocuklarla konuşuyor. Bir süre sonra yanımıza geldi ağlayarak. Meğer o zaman okul dili Fransızca olduğundan çocuklarla oynarken konuştuklarını diğerleri anlamıyor diyeymiş.
En üzüldüğüm zamanda büyük kızım İsviçre’ye üniversiteye gittiği vakit, odasını onun bıraktığı haliyle tutmuştuk. Odanın kokusu gitmesin diye.
Anneler günü mesajı olarak neler söylemek istersiniz?
Anne olabilmek için anne önce kendini çok iyi tanımalı. Bu çok ama çok önemli. Bir insan önce kendini severse, sayarsa, çocuklarına iyi annelik yapar. Hatta uçaklarda bile söyleniyor: “Önce kendi maskeni, sonra çocuğun maskesini tak”diye.
Annenin önce kendisine sahip çıkması gerek. Bir de hiç sevmediğim bir laf var. ” Senin için saçımı süpürge ettim.” Annelik, Allah’ın verdiği bir hediye. Mesela diğer canlılarda da öyle. Bir anne herşeyi hisseder. Allah o hissi o veriyor çünkü. Tabi bir de annelerin günü olmaz. Anne hergün annedir. Öyle ki uykusunda bile annedir.